Leo Kanner tarafından 1943 yılında ilk defa tıp hayatına kazandırılan otizm, tekrar eden davranış kalıpları, sözel olarak kendini ifade edememe, toplum hayatında ve iletişimde bozukluk içerir. Son yıllardaki otizm tanımı daha çok nörobiyolojik kökenli tanımlamalardan yola çıkartılmıştır. Günümüzde otizm tanısı koymak için bazı kriterlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlar;

  1. İletişim ve toplumsallaşma konusunda eksikliklerin olması
  2. Tekrar eden ve sınırlı davranış ve sevgi
  3. Belirtilen bu bozuklukların 30 ay öncesinden görülmeye başlanmasıdır.

Ruhsal Hastalıkların Tanısal ve İstatistiksel Kılavuzu, 4. baskısına (DSM-IV) ve Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması 10. baskısına (ICD-10) göre Otistik Bozukluk, Asperger Sendromu, Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (YGB-BTA), Rett Sendromu ve Çocukluk Çağı Dezentegratif bozukluğu Yaygın Gelişimsel Bozukluklar olarak kabul edilmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği: 2000, Dünya Sağlık Örgütü: 1993).

Sayılan ilk üç bozukluk (Otizm, Asperger Sendromu ve YGB-BTA) birçok araştırmacı tarafından hastalığın şiddeti, toplum içerisindeki işlevselliği ve tıbbi bakım gibi çeşitlilik gösteren aynı hastalığın devamı olarak kabul edilir. (Volkmar: 2004).

Otizmde erken tanı tedavi sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu tanı kriterlerini birkaç başlıkta inceleyebiliriz.

  • Göz takibinde eksiklik,
  • İsmiyle çağrıldığında söyleyen kişiye yönelim olmaması
  • Taklit etmede eksiklik,
  • Sosyal gülümsemenin olmaması,
  • Etkiye yetersiz tepki,
  • Toplumsallaşma azlığı ve yinelenen davranışlar (sürekli elini bir yere vurma, yuvarlak bir cismi çevirme gibi),
  • Uzun süreli görsel dikkat eksikliği,
  • aylarda daha belirginleşen normal çocuklardan farklı postur ve tonus (devamlı kasılması),
  • Ortamdaki bir nesneye sabitlenme ve olumlu etkileşime girememe,
  • aydan itibaren anlamsız sesler çıkarma,
  • El-kol-baş hareketlerinin olmaması (örneğin: işaret etme, bay bay yapma)
  • ayda tek sözcüklerin olmaması,
  • ayda iki kelimeli cümlelerin olmaması,
  • Anne-babanın oyun ve iletişimine karşılık vermeme,
  • Stereotipik hareketler,
  • Yüz ifadesinin olmaması (sanki duygusuzmuş izlenimi uyandırma),
  • Uyaranlara karşı tuhaf tepki (hafif gürültüye abartılı tepki),
  • Annesine gerek duymuyormuş izlenimi, bakım verenler tarafından anlaşılmaz ve rahatlatılamaz huzursuzluk,
  • Yiyecekleri katı yeme sorunları.